Kitabın ortasından gireyim.
Afet bölgesinde “salgın tehlikesi var mı?
Kesinlikle yok!..
Böyle bir tehlike olmaz ve olamaz.
Öncelikle;
Ama hocam insanların dışkılayacakları, idrar yapacakları mobil tuvaletler yok. Bölgedeki insanlar müsait bulabildikleri neresi varsa ihtiyaçlarını orada değerlendiriyorlar. Bu da ciddi bir hijyen sorunu değil mi? Diyen arkadaşlara cevap vereyim.
Arkadaşlar konuya hakim olamayan, olamayan ana akım medya ve malum hekimlerin “salgın hastalıktan” kastı. Bu gibi büyük felaketlerde ortaya çıkan “Kolera, Tifo, Tifüs, Hepatit A, Hepatit B” gibi “bulaşıcı hastalıkların salgın haline gelmesi halidir bu.
İlimden, bilimden uzak, sadece “bende bir şey söyleyeyim” çabasıdır sadece.
Yukarıda saydığım hastalıkların salgın hale gelmesi öncelikle .“meteorolojik” olarak imkansızdır.
Hava sıcaklığının evinizdeki buzdolabı, hatta derin dondurucunuz seviyelerinde olduğu bir ortamda, afet bölgesinde sizi korkuttukları mikroorganizmalar ve vektörleri faaliyet gösteremez.
Ayrıca bu tip salgınlar ortak kullanılan tuvaletler, banyolar, yemek kapları üzerinden bulaşır ve yayılır.
Kirli suların içilmesi ve kullanılması ile yaygınlaşır.
Afet bölgesinde binlerce insanın kullandığı ortak tuvalet yok.
İyi ki yok.
Elbette sanitasyonu sağlanan umumi tuvaletler ihtiyaçtır.
Ama Umumi tuvaleti inşa ve sağlıklı şekilde idame ettirmek tek bir ünite için en az üç personel gerektirir.
Böyle bir iş gücünüz var mı?
Yok.
Bırakın insanlar bu felaket zamanında doğadaki tüm canlılar gibi ihtiyaçlarını gidersinler. Zaten afetzedenin önceliği bu değil. Enkaz altında kalan canı, malı. Nereye hacet göreceği, ne zaman duş alacağı umurunda değil.
Ben Gölcükte hiç duş almadım. 11 gün. Nereye hacet gördüğümü hatırlamıyorum bile.
Kuşlar, kurtlar gibi doğal, çevreye zararlı kimyasallar eşliğinde değil, olduğu gibi.
Elbette evimizdeki konforumuz olmayacaktır. Ama içimizde doğa gezintisi yapan arkadaşlarımız da var. Onlar yanlarında mobil tuvalet götürüyorlar mı?
Gelelim sanitasyona.
Kirli, foseptik suyu içen afetzede var mı?
Konu uzar gider.
Ancak. Bazı boş boğaz hekim ve ana akım medya mensupları üzerinden dillere pelesenk olan bir konu var.
....
“Bölgede salgın hastalık!..”
Siz iyi misiniz? Sizin akıl sağlığınız yerin de mi?
Gölcük, Marmara depreminde 35-40 derece sıcaklıkta, günlerce, hayatını kaybeden insanlarımız çürürken, patlarken ve yine sanitasyon problemleri varken. Çok dar bir coğrafyada, çok daha fazla metrekareye düşen nüfuz yoğunluğu afetzedeyken salgın hastalık gelişmedi de. Buzhanede mi gerçekleşecek?
Gerçekleşme ihtimali imkansız olan “Salgın Hastalık” ile ilgili lafınızın nereye, nerelere gidebileceğinin farkında mısınız?
Örneğin. Kolera, Tifo, Tifüs salgını..
Dedikodusu bile yeter.
Tüm ülkeler Türkiye’ye sınırlarını kapatır.
Ne insan gönderir, ne insan kabul eder.
Tüm yardımlar aksar.
Bölgede çalışan ekipler tedirgin olur.
Sizin sıcak evinizde, ilimden, bilimden, fenden ari sosyete var sayımlarınızın en hafif bedeli budur.
Allahtan sizleri dikkate almayan bir Türkiye ve Dünya kamuoyu var.
