Bir şehir efsanesidir.
Bildiğiniz gibi Türkiye’de “midye dolma” sektörü Mardin tekelindedir.
Pek de lezzetli yaparlar.
Gerçi ben geleneksel Ayvalık kuş üzümlü, az baharatlı olanını severim. O ayrı.
İster İzmir Alsancak’ta, ister İstanbul Bebek’te bir midyeci tezgahına yanaştığınızda sizi Mardin Kızıltepeli, Midyatlı, Mazıdağlı bir delikanlı karşılar.
Tatlı dilli, fedakar, cefakar, kanaatkar esnaf çocuklardır.
Ve yine marka haline gelmiş üç beş midyeci dışında bu ülkede lüks restoranlar dahil yediğiniz midye dolmalarının büyük bir kısmı Mardinliler tarafından hazırlanır.
Ben bu lezzetin müdavimi olduğum için bilirim.
Bilen de bilir.
Şimdi konuya hâkim olmayan arkadaşlar soracaklar.
Mardin?
Denizi bile yok!
Ne alaka midye dolma?
İşte şehir efsanesi burada başlar.
Rivayet odur ki:
Mardin’in kalabalık aşiret ağalarından birisi İzmir’e geldiğinde hayatında ilk defa midye dolması yer.
Adam bu tada hayran olur. (Benim gibi.)
Bu midye nereden gelir?. Nasıl pişirilir? Kafayı buna takar.
Ve öğrenir.
Bu mahsül hüda-i nabi denizin derinliklerinde yetişmektedir.
Tarla’nın sahibi sadece Allah’tır. İsteyen oraya iner ve “malı toplayıp, götürür.”
Hemen Mardin’e döner. Aşiretinden yüzlerce genç toplayıp İzmir’e getirir.
Kayıklarla denize açılırlar.
Mardin’li gençler yüzmeyi nereden bilsin?
Ama derine dalmaları gerek.
Her birinin beline bir ip, dalmaları için böğrüne bir taş bağlayıp, ellerine birer teneke verip dipten midye toplamak üzere sandallardan denize salınırlar.
Başlangıçta ciddi telefat verilir. Çok genç boğulur.
Ama neticede acı tecrübelerle Türkiye’nin en büyük midye hasadı yıllar içinde şekillenir.
Elbette can karşılığı aldıkları bu pazarı hiç kimse ile paylaşmak istemezler.
...
Şimdi ben bunu neden anlattım.
Afet bölgesinde yüz binlerce konut var. Az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı.
Bu konutların içerisinde mücevherat, altın, gümüş ziynet eşyası, nakit para var mı? Var.
Onları geçin televizyon, buzdolabı, çamaşır makinası, bulaşık makinası gibi yerine yenisinin konulması ciddi maddi külfet gerektiren eşya var mı? Var.
Bu binalardan tüm bunları kim çıkaracak?
Deprem, deprem üzerine.
Artçıların, yeni depremlerin ardı arkası kesilmiyor.
Malını kurtarmak isteyip hasarlı binaya giren ve artçı sarsıntı ile enkaz altında kalan vatandaşların haberleri ana akım medyada.
İşte tam da bu aşamada devreye bu işi çözecek firmalar girer.
'Belli bir ücret karşılığında malınız, eşyanız intina ile binadan çıkartılır.'
Yakında bu reklamları medyada görürsünüz.
Olur mu öyle şey?
Kim böyle bir riski göze alır demeyin.
İşsizlik çok zor.
Eve ekmek götürmek çok zor.
Bu ağır riskli işe talip çok genç bulunur.
Aklınıza yüzme bilmediği halde belinde bir ip, kucağında bir taş, elinde vita teneke kutusu ile denizin derinliklerine gönderilen insanlar gelsin.
Sevgi ve saygılarımla
