14155,46%0,76
42,69% 0,23
50,15% 0,06
5897,70% 0,71
9533,17% 2,62
14 ARALIK TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
//
BOZKIRDAKİ IŞIKLAR:Yazar, Köy Enstitülerinin ruhunu yansıtan anılardan yola çıkarak kaleme aldığı çarpıcı öyküleriyle karşımızda...

//
FİDAN HANIM:Gerçek bir hikâyeden ilhamla yazılan kitap,yalnızca gidenlerin değil, kalabilenlerin de öyküsüdür.
//
İÇİNDEKİ DAĞI AŞ:Bu kitap, zirveden manzarayı izleyen bir adamın öyküsü değil, zirveyi aklına ve kalbine inançla yerleştirmiş bir kişinin yolculuk hikâyesidir.
//

MEHLİKA HANIM AİLESİ:Yazar kitabında Osmanlı döneminde servet sahibiyken Cumhuriyet’ten sonra imtiyazlarını yitiren ailelerden birinin hayatından ilginç bir kesiti hikâye ediyor.
//
KÜRESEL EKONOMİ TARİHİ:”İngiltere,küreselleşmenin meydan okumasına Endüstri Devrimi’yle yanıt vererek yeni bir çığır açtı. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika da çok geçmeden İngiltere’yi yakalayıp zenginler kulübünde yerlerini aldılar.”

//
ÖTEKİ DÜNYA:Bu dünya aslında neresi? Orasıyla burası yer değiştirse nasıl olur? Gerçek düşlere bulandığında neler olur?

İşte o kitaplar;
//
Korkulan başa gelmeden öncenin, karanlığı yara yara ilerleyenlerin öyküsü
MUSTAFA Gazalcı’dan BOZKIRDAKİ IŞIKLAR- Öyküleriyle Köy Enstitülüler. Yazar, dünya eğitim tarihinde yer edinen, Cumhuriyet'in büyük atılımlarından Köy Enstitülerinin ruhunu yansıtan anılardan yola çıkarak kaleme aldığı çarpıcı öyküleriyle karşımızda...Enstitülerin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç, kitapta yer alan bir öyküde Arifiye'yi ziyaretinde şunları söylüyor:"...Sonunda Paşa'ya bir rapor hazırlayarak, 'Bugün bu koşullarda yeni enstitü açamayız' dedik. İsmet Paşa bu rapor üzerine, 'Sonra çok pişman olacaksınız, savaştan sonra bize bunu hiç yaptırmazlar' dedi. Yeni enstitü açamıyorsak bari var olanlarda öğrenci sayısını artırmalıyız diye düşünüyorum. Köy ve şehir yatılı öğretmen okulları bir süre yaşadı, sonra gürültüsüz patırtısız bu kurumları kapattılar. Yararsız mıydı? Hayır. Sayıları az olduğu için karşı çıkan olmadı.Biz Köy Enstitüleri yoluyla insanımızı canlandırmak, Türkiye'yi her türlü gerilikten kurtarmak istiyoruz. Bunun için de köye gidecek yarayışlı elemanları çoğaltmak gerekir." Kitap, "korkulan başa gelmeden önce"nin, karanlığı yara yara ilerleyenlerin sarsıcı öyküleridir...144 SAYFA.
(BİLGİ YAYINEVİ)
//
Hayat, en çok sevenin yüreğini seçer yakmak için
SİNAN Akyüz’den FİDAN HANIM.Bu hayatta en güzel şey, insanın sevdiğiyle vedalaşabilmesidir.Peki ya vedalaşamadan gidenler?..Bir mumu söndürür gibi sessizce silinen yüzler…Söylenememiş son sözler, dokunulamamış eller,tamamlanamamış cümleler…Büyükada’nın çam kokulu yollarındageçmişin gölgeleriyle yürür Fidan Hanım.Her adımında bir hatıra, her susuşunda bir yara yeniden canlanır.Aşkın acıyla yoğrulduğu bir hayattır bu…Gerçek bir hikâyeden ilhamla yazılan kitap,yalnızca gidenlerin değil, kalabilenlerin de öyküsüdür.Çünkü hayat, en çok sevenin yüreğini seçer yakmak için.İncir Kuşları, Meyra ve Piruze’yle yüz binlerce okurun kalbine dokunan yazarın yine soluksuz okuyacağınız unutulmaz bir roman…480 SAYFA.
(ALFA YAYINCILIK)
//
Kaldır başını ve daha bir tevekkül içinde bak yaşama
SAADETTİN Saran’dan İÇİNDEKİ DAĞI AŞ.Bu kitap, zirveden manzarayı izleyen bir adamın öyküsü değil, zirveyi aklına ve kalbine inançla yerleştirmiş bir kişinin yolculuk hikâyesidir.Hayat, önümüze engeller çıkaran, pek çok defa kayboluşlar yaşatarak yoran, arayışların ve acının hiç bitmediği kötü kurgulanmış bir oyun değil, bilakis, engelleri aştıkça haz veren, terlettikçe güçlendiren, öğreten bir yol. Ona söverek, kaderci ve karamsar bir dünya kurarak, ondan vazgeçerek nefes almaya devam etmek, kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük. Yaşamın varmak değil, gitmek, ilerlemek, kendi yolunda yürümek, düşünce kalkmak cesareti olduğunu biliyoruz artık. O halde sıra toparlanıp ayağa kalkmakta...Yüzünüzü neye döndüğünüz önemli, neyi seçtiğiniz, kendinize neyi ilke edindiğiniz... Şüphesiz ki “amaç” sadece kazanmak değil, kazandığını paylaşmak, “paylaşmak” bir zorunluluk değil, insani hazların en değerlisi, “değer” öğretilerimiz doğrultusunda bizlere huzur ve tatmin hissini yaşatan önemli bir yaşam unsuru, “sevgi” yaşama sıkı sıkı tutunmanın en temel motivasyonu, “hayatı amaçları tüketmeden, paylaşarak, değerler ve ilkeler doğrultusunda sevgi ile yaşayabilmek” ise şansın ta kendisi olmalı.Hadi güzel kardeşim!Kaldır başını ve daha bir tevekkül içinde bak yaşama. Ona değer katacak sensin, unutma!Nasıl mı?Öğrenerek, üreterek, paylaşarak, destekleyerek, düşleyerek, düşünerek, affederek, barışarak, saygı duyarak ve çok severek...288 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
//
İstanbul’un ve dönemin ruhunun mizahla örülü, derin bir portre

NAHİD Sırrı Örik’tenMEHLİKA HANIM AİLESİ.NahirSırrı’nın1959’da, vefatından bir yıl önce kaleme alıp Tahir Alangu’ya emanet ettiği, yıllarca çekmecelerde kalan son romanı Mehlika Hanım Ailesi’ni okurlarımızla buluşturmanın sevinci içindeyiz! Yazar kitabında Osmanlı döneminde servet sahibiyken Cumhuriyet’ten sonra imtiyazlarını yitiren ailelerden birinin hayatından ilginç bir kesiti hikâye eder. Ailenin annesi Mehlika Hanım itibar ve servet kaybıyla bunalmakta; eşi Şevket Bey tüm gün kahvede oturmakta, oğullarının biri okula gidip gelmekte, diğeriyse Şişli’de gönül ilişkisi kurduğu bir kadından aldığı harçlıklarla yaşamaktadır. Şevket Bey’i tesadüfen gören Akademi öğrencisi Neşîde’nin, onun “bir eski Şark dilencisi” olarak resmini çizmek istemesi ailenin çehresini değiştirir. Mehlika Hanım, bu oryantalist imgeyi bu denli yansıtan kocasının gerçekten dilencilik yapabileceğini düşünmeye başlar…Mehlika Hanım’ın ailesiyle aynı sınıfa mensup olan Nahid Sırrı,içinde bulunduğu zümrenin sosyolojisini, dilencilik yaparak eski ihtişamlı günlerine yaklaşabileceği hissine kapılan bir eski Osmanlı ailesinin yaşadığı dönüşüm ve yabancılaşma üzerinden, kendi hayatından deneyimlerin yanında resim sanatına yönelik eleştirel bir bakışla kurgular. Ciddi bir resim koleksiyonuna sahip olan, resim sanatına dair pek çok yazısı da bulunan Nahid Sırrı, bu romanda oryantalizmin klişelerini sadece kullanmakla kalmaz, keskin ironisiyle eğip büker. Mehlika Hanım Ailesi NahidSırrı’nın benzersiz kaleminden çıkan unutulmaz karakterleriyle, İstanbul’un ve dönemin ruhunun mizahla örülü, derin bir portresini sunuyor…” 176 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
//
Niçin bazı ülkeler zengin bazıları ise yoksuldur
ROBERT C. Allen’denKÜRESEL EKONOMİ TARİHİ– Kılavuz. 16. yüzyıla girerken ülkeler arasındaki gelir farkları küçüktü, hatta bugün “Batı” ve “Doğu” diye nitelenen kültürel coğrafyaların önde oldukları farklı alanlar mevcuttu. Ama keşifler çağıyla birlikte, özellikle de Amerika’nın keşfini izleyen dönemde fark giderek açıldı, “büyük ıraksama” coğrafya, küreselleşme, teknolojik değişim ve ekonomik politikalar tarafından belirlenen bir süreçte devreye girdi, “milletlerin zenginliği” farklı yollar izlemeye başladı.İngiltere, küreselleşmenin meydan okumasına Endüstri Devrimi’yle yanıt vererek yeni bir çığır açtı. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika da çok geçmeden İngiltere’yi yakalayıp zenginler kulübünde yerlerini aldılar. Endüstri Devrimi’nden önce dünya imalatının büyük bölümü Asya’da yapılırken, 19. yüzyılda gelişmiş ülkelerin modern teknolojiye dayanan rekabeti dünyanın Batı dışında kalan yerlerinde yerel endüstrileri büyük ölçüde çökertti ve belli tarım ürünlerinde uzmanlaşmış “azgelişmiş ülkeler” ortaya çıktı.192 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//
Bu dünya aslında neresi? Orasıyla burası yer değiştirse nasıl olur?
KEREM Işık’tan ÖTEKİ DÜNYA.Thomas Mann'ın Büyülü Dağ romanındaki sanatoryumu andıran, dünyadan kopuk bir yerde ölümden sonraki hayata dönüşümün sancıları var kitapta. Ölümü kavrayış ve mutlak unutuş aşamalarının yarattığı yabancılaşma birbirini tamamlayan iki metinde anlatılıyor: "Öteki Dünya", "Taşıyıcı". Bilimkurgu atmosferinde biçimlenen anlatılarda hayattan ayrılış kurgulanırken bir yandan da yaratılış mitlerine gönderme yapılıyor... Bu dünya aslında neresi? Orasıyla burası yer değiştirse nasıl olur? Gerçek düşlere bulandığında neler olur? Brueghel'inİkarus tablosundaki varlık sorgulamasının, o dramatik görüntünün etkisini bir anlatıya dönüştürüyor yazar. Felsefi bir düşünceyi kurmacanınarkasında betimliyor. Hepiniz öldünüz! Birkaç önemli bilgi daha: şu an Öteki Dünya'da yer alan Birinci İstasyon'un 871. lojman kompleksindesiniz. Girişte verilen ilaç nedeniyle kendinizi bitkin ve halsiz hissedebilirsiniz. Tabii tüm bu yan etkiler geçici. Ne de olsa az önce belirttiğim gibi artık ölüsünüz. Buranın bir tür ara bölge olduğunu unutmayın. En kısa sürede buradan çıkmaya bakın. Şimdi tulumlarınızın üzerinde yazan numaralara göre odalarınıza dağılabilirsiniz. İlk üç rakam apartman, son iki rakamsa oda numaranızdır. 88 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
//