2 Temmuz TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
SINIRLAR: Yazar kolektif tarih ve bireysel hafızayı ustalıkla harmanladığı romanı Sınırlar’da kimlikler, ideolojiler ve coğrafyaların insan yaşamındaki belirleyici gücünü gözler önüne seriyor.
BAHARIN İLK ŞARKISI: Bu hikâyede şefkatli bir dokunuştan yoksun büyüyen küçük kız; dijital dünyanın sahte yankılarıyla, çağın yalnızlıklarıyla ve sevgisizlikle dolu sessiz ev içleriyle savaşıyor.
TABİ: Yazar, Japon ritüelleriyle Batı dünyasının alışkanlıkları arasındaki farkları mizahi bir dille anlatırken, arka planda bir dönüşüm hikâyesini işliyor.
KADIN VE KEDİ: Dört kadın ve dört kedinin birleşen yazgılarının hikâyesi. Sahiplerinin hayatına dokunup, onların yalnızlıklarını gideren kedilerin iç dünyalarına ses veren dört öykü.
AYLAK ADAM: Roman, 60’lı yılların başında bizimle birlikte tüm dünyada da konuşulmaya başlanan kentli aylak aydın bireyi konu alıyor.
DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME: Bu kitap, artık anlatılmayan o masalın sessizliğini bozmak için yazıldı. Kalpten doğdu. Kalbe ulaşmak ister.
İşte o kitaplar;
Kimlikler, ideolojiler ve coğrafyaların insan yaşamındaki belirleyici gücü
ROY Jacobsen’den SINIRLAR. Sevgili Agnes, bu titremenin nereden çıktığını bilmiyorum çünkü korkmuyorum, ne kadar üşüyorum bilemezsin, bu benim savaşım değil ama yaşam benim yaşamım... Yazar kolektif tarih ve bireysel hafızayı ustalıkla harmanladığı romanı Sınırlar’da kimlikler, ideolojiler ve coğrafyaların insan yaşamındaki belirleyici gücünü gözler önüne seriyor. Yazar II. Dünya Savaşı’nın etkisiyle şekillenen politik ve kişisel sınırların, Ardenler’de yaşayan bir grup insanın hayatı üzerindeki etkisini işliyor. Sınırın yanlış tarafında olmak, sınırları aşan köprüler inşa etmek, sınırları zorlamak ve nihayet sınırların ortadan kaldırılması gibi sınır kavramı üzerine kurulan ve birbiriyle kesişen etkileyici hayat hikâyeleri sunuyor. Ardenler’de derler ki, sınırlar yara izleridir, yara olmasını engelleyin ya da yaraların iyileşmesine izin verin, köprüler kurun ve masrafları kardeşçe paylaşın, kimin daha çok yararlandığına ya da kimin daha çok kötüye kullandığına göre paylaştırmayın, çünkü “yarar” ve “kötüye kullanma” tıpkı yalan ve gerçek gibidir, pek çok anlamı vardır ve önünde sonunda başka nehirler ortaya çıkarır, üzerine köprü kurma konusunda anlaşamadığınız nehirler... 280 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
Sabrın ve inancın kanat açtığı güçlü bir büyüme hikâyesi
BAHAR Eriş’ten BAHARIN İLK ŞARKISI. “Önemlidir farklılıklar yoksa güvelerle çevrili bir kelebek kendini göremeyip bir olmaya çalışır güvelerle…” Susarak hayatta kalmaya çalışan bir kız çocuğunun kırık hayallerinden, kendine kelimelerle bir dünya kurmaya çalışan bir kadının direnişine uzanan, sabrın ve inancın kanat açtığı güçlü bir büyüme hikâyesi. Bu hikâyede şefkatli bir dokunuştan yoksun büyüyen küçük kız; dijital dünyanın sahte yankılarıyla, çağın yalnızlıklarıyla ve sevgisizlikle dolu sessiz ev içleriyle savaşıyor. Yitirilmiş düşlere, gizli defterlere ve çocukluk yaralarına karşı verilen bu kararlı savaşta gerçekler ağır adımlarla ortaya çıkıyor. Talih ve yetenek arasındaki kırılgan dengede, insanın kendini gerçekleştirme mücadelesini anlatan kitap, kozasını sabırla ören bir tırtıl gibi, karanlığın içinde kendine yol arayanların ve fırtınalara rağmen umut etmekten vazgeçmeyenlerin romanı. Yazar, incelikli anlatımıyla her yara izinin bir şarkıya dönüştüğünü, yeniden doğuşu ve en karanlık fırtınalarda bile saklı olan ilkbaharı usulca hatırlatıyor. 144 SAYFA.
(ALFA YAYINCILIK)
Yazar okurlarını da kendi yolculuklarını düşünmeye davet ediyor
MERVE Saraçoğlu’ndan TABİ. Bir yolculuk, bir düğün ve beklenmedik bir kendini keşfetme hikâyesi. “Tabi”, bir düğüne katılmak üzere Japonya’ya giden bir terapistin iki kültür arasındaki farklılıkları kendi iç dünyasındaki çözülmemiş yerlerle ilişkilendirdiği mizah dolu ve aynı zamanda düşündürücü bir kitap. Yazar, Japonya’nın disiplinli düzeni, kendine has ritüelleri ve alışkanlıkları arasında zaman zaman kaybolurken, asıl yolculuğun kendi iç dünyasına olduğunu fark ediyor. Psikolog kimliğiyle insanları anlamaya alışık olsa da, bu kez anlaması gereken kişi kendisi. Kültür şokları, absürt anlar, kahkahalar ve içsel sorgulamalarla dolu bu kitap, bir terapistin dünyasına içeriden bir bakış sunarken, okurlarını da kendi yolculuklarını düşünmeye davet ediyor. Yazar, Japon ritüelleriyle Batı dünyasının alışkanlıkları arasındaki farkları mizahi bir dille anlatırken, arka planda bir dönüşüm hikâyesini işliyor. Bu kitap, seyahat etmeyi sevenler, kendi iç yolculuğuna çıkmaya cesareti olanlar ve bazen kaybolmanın, doğru yolu bulmanın en iyi yolu olduğunu düşünenler için yazıldı. 176 SAYFA.
(A7 KİTAP)
Dört kadın, dört kedi ve dört hayat
MAKOTO Shinkai’den KADIN VE KEDİ. Kaldırımın kenarında çaresizce yatmış, sağanak yağmurun altında yere düşen damlaları seyrediyordu... İçine sığındığı bu karton kutuya nasıl terk edildiğini bile bilmiyor, umursamaz kalabalığın ayak seslerini dinliyordu. Ta ki o kalabalıktan biri onu fark edene kadar... “Onun, benim ve dünyanın kalpleri birleşmiş, birlikte atıyordu. O gün beni evine aldı. Ben, artık onun kedisiydim.” Dört kadın ve dört kedinin birleşen yazgılarının hikâyesi. Sahiplerinin hayatına dokunup, onların yalnızlıklarını gideren kedilerin iç dünyalarına ses veren dört öykü. Makoto Shinkai ve Naruki Nagakawa’nın Japonya’da çok satılan kitabı Kadın ve Kedi artık sizlerle. 144 SAYFA.
(ATHİCA YAYINLARI)
Kitabın dikkat çektiği sorunlar güncelliğini koruyor
YUSUF Atılgan’dan AYLAK ADAM. Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Roman, 60’lı yılların başında bizimle birlikte tüm dünyada da konuşulmaya başlanan kentli aylak aydın bireyi konu alıyor. Bugün artık çağdaş klasiklerimiz arasında yer alan kitabın dikkat çektiği sorunlar güncelliğini koruyor. 192 SAYFA.
(CAN YAYINLARI)
Cesaret, yalnızca eylemle değil, önce kalbin fısıldadığı doğru yola inanmakla başlar
SİBEL Uzun’dan DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME. Her insan bir masalın içine doğar. Kimi, suskun bir annenin bakışında anlatılmamış hikâyelerle büyür. Kimi, öfkeli bir babanın sessizliğinde duyulmamış dualarla. Kimi, sevilmek uğruna kendi sesinden vazgeçer. Zamanla buna sabır denir, unutmaya affetmek adı verilir, dua etmek susmak sanılır. Kitap, bastırılmış duyguların gölgesinden vicdanın aydınlığına uzanan bir iç yolculuktur. Her bölüm susturulanı konuşturur, yüzleşilmekten kaçınılanı görünür kılar. Ahlakı çıkarla değil hakla tartar; merhameti güçsüzlük değil, yüksek bilinç olarak yeniden tanımlar. Vicdanı pusula, kalbi rehber kılar. İçindeki 21 günlük uygulama yolculuğu, ezber değil deneyim sunar. Masalları en güzel anneler anlatır. En çok onlar sezgiyle duyar, kalple görür. Bu kitap, artık anlatılmayan o masalın sessizliğini bozmak için yazıldı. Kalpten doğdu. Kalbe ulaşmak ister. Aklının küpesi şu olsun cevherim: Cesaret, yalnızca eylemle değil, önce kalbin fısıldadığı doğru yola inanmakla başlar. 336 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)