10877,50%-3,57
41,17% 0,07
47,92% -0,02
4678,36% 0,08
7405,65% 0,00
Mustafa SARIİPEK
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bir araya gelen ekoloji örgütleri, çatışmalı süreçlerin doğada ve toplumda açtığı yaralara dikkat çekti. TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun çalışmalarına ekoloji örgütlerinin de dahil edilmesini isteyen hareketler, kalıcı barış için ekolojik iyileştirmenin zorunlu olduğunu belirtti. Kolombiya örneğini hatırlatan örgütler, doğaya verilen zararların da geçiş dönemi adaleti mekanizmalarında yer bulması gerektiğini vurguladı. Ekoloji hareketleri, kolektif bir rapor hazırlayarak toplum ve karar alıcılarla paylaşacaklarını duyurdu.
75 KURUMUN İMZASIYLA YAYINLANDI
“Barış çağrısını bir kez daha yineliyoruz” denilerek 75 ayrı kurum, dernek ve platformların yaptığı açıklamada, “1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bugüne kadar ekoloji hareketlerinin defalarca dile getirdiği “barış” çağrısını bir kez daha yineliyoruz. Bizler için barış; yalnızca silahların susması değil, insan ve insan dışı doğanın yaşam bulması, ölümün yerini yaşamın almasıdır. Bugün, yürüttüğümüz mücadelelerin biriktirdiği deneyim ve hafızayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonu’na ama onun ötesinde topluma aktarabilmek için yeniden kolektif bir çalışmayla bir aradayız. Çatışmalı dönemde; askeri yasak bölgeler, köy boşaltmalar, güvenlik gerekçesiyle ormanların kesilmesi, mera, yayla ve tarım alanlarına geçişin yasaklanması, orman yangınları, güvenlik barajları, kalekollar, kayyım politikaları ve benzeri durumlarla insanlarla birlikte doğadaki canlı cansız varlıklar için bazıları geri dönüşü olmayan geniş çaplı zararlar meydana geldi. Her şeyden önce ekolojik zararların bütünlüklü şekilde kayda geçirilmesi ve ortaya çıkan sonuçların Komisyonla birlikte kamuoyuyla paylaşılması hayati önem taşıyor” denildi.
ÇÜNKÜ BİLİYORUZ
Açıklamanın devamında ise, “Çünkü biliyoruz: Barışın gerçekleşmesi ancak ‘doğa ile de barış’ perspektifiyle kalıcı hale gelebilir. Son iki ayda arka arkaya TBMM’den geçirilerek yasalaştırılan İklim Kanunu ile maden ve enerji projelerinin önünü koşulsuz açan Torba Yasa, barışın ekolojik temelde inşa edilmesini daha da zorunlu kılıyor. Barış umudumuzu büyütürken sermayenin doğa üzerinde baskı ve sömürüsüne hız vermesinden aynı ölçüde endişe duyuyoruz. Barışı savunurken; yargı kararlarının işlevsizleştirilmesi, özellikle son torba yasanın sağladığı kolaylıklarla ÇED süreçlerinde halkın görüşlerinin yok sayılması, her gün onlarca acele el koyma kararı yayınlanmasıyla, coğrafyamız üzerinde kalıcı bir OHAL istemiyoruz. Çatışmalı sürecin arkada bırakılarak barışın tesisinin başarıya ulaşabilmesi için ekoloji örgütlerinin de içinde yer alacağı sivil izleme ve uygulama mekanizmaları geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için bugünden itibaren aralarında bilimsel-teknik alanlarda uzmanlarla birlikte bölgedeki yerel ekoloji örgütlerinin, sendika ve meslek odalarının da olduğu bir ekolojik iyileştirme programının ana hatlarının oluşturulmasını hedefliyoruz” ifadeleri yer aldı.
MİLLİ DAYANIŞMA, KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU
Açıklamada ayrıca, “Bu çalışmayı gerçekleştirebilmemizin de ancak kolektif emekle mümkün olacağını biliyoruz. Dünyada benzer barış süreçlerinde ekoloji başlığına ve ekoloji örgütlerine önemli sorumluluklar verildi. Farklı ülkelerdeki çatışma çözüm süreçlerinde geçiş dönemi adaleti mekanizmalarına insan merkezli yaklaşım aşılarak bir bütün olarak doğanın uğradığı zararların bilançosu da dahil edildi. Örneğin Kolombiya’da imzalanan barış antlaşmasında, özellikle ormanların korunması, yasadışı madencilik faaliyetleri ile tarım alanları ve kırsal reform düzenlemelerine yer verildi. Oluşturulan özel yargılama mekanizmasına sadece insan hakları değil, çevresel etkileri de araştırma yetkisi tanındı. TBMM’de kurulan resmi ismiyle “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” tarafından dinlenecek kurumlar arasında ekoloji örgütleri de önerildi. Komisyon’un ekoloji örgütlerini davet edip etmeyeceğini ve nasıl bir çalışma yöntemi benimseyeceğini yakından izliyoruz. Ancak bizler için önemli olan, söyleyeceğimiz sözü mümkün olduğunca kolektif ve kapsamlı hale getirerek, Komisyon’un ve daha da önemlisi toplumun gündemine taşımaktır. Bu nedenle ekoloji hareketleri olarak barış sürecinin toplumsallaşması ve doğayla da barışa evrilmesi için şimdiden çalışmalarımıza başladık. Bu konuda ekoloji mücadelesinin barış konusundaki birikimini ve dünyadaki barış süreçlerinde yer alan ekoloji örgütlerinin deneyimlerini içeren bir rapor hazırlıyoruz. Kalıcı bir barış için onarıcı adalet kadar ekolojik iyileştirmenin de zorunlu olduğunu düşünüyoruz. İnsanın içinde yaşadığı doğa ile birlikte düşünülmesine ihtiyacımız var. Bunun barışın olmazsa olmaz bir koşulu olduğunu savunuyoruz. Doğayla barışı güçlü bir şekilde anlatabilmek için, ekoloji hareketlerini hep birlikte düşünmeye, konuşmaya ve ortaklaşmaya davet ediyoruz” düşünceleri yer aldı.