10815,98%-0,31
40,68% 0,02
47,15% 0,12
4413,45% -0,16
7055,94% 0,00
Mustafa SARIİPEK
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali, ESİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında Türkiye’nin güçlü insan kaynağı, teknolojik altyapısı, esnek üretim kabiliyeti ve lojistik ağıyla küresel rekabette avantajlı olduğunu vurguladı. ESİAD Başkanı Zorlu ise sanayinin milli gelirdeki payının artırılması gerektiğini söyledi.
Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (ESİAD) 37. Yüksek İstişare Konseyi toplantısı, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali’nin katılımıyla Çeşme’de gerçekleşti. Türkiye’nin küresel rekabette öne çıkması için sahip olduğu avantajlara dikkat çeken Bali, insan kaynağı, teknoloji seviyesi, esnek üretim yapısı ve lojistik altyapının önemini vurguladı.
ESİAD Başkanı Sibel Zorlu ise üretim ve istihdamla kalkınmanın altını çizerek, ekonomik dönüşüm için sanayinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Toplantıda konuşan Konsey Başkanı Bülent Akgerman da “Enflasyonla mücadelenin toplumsal sorumluluk” olduğuna dikkat çekti. Etkinlikte küresel teknolojik değişimlerin İzmir için yaratabileceği fırsatlar da değerlendirildi.
TÜRKİYE’NİN ORTA GELİR TUZAĞINI AŞMASI
Toplantıya konuk olan Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Bali, 2000’li yılların başından bu yana ekonomik gelişmelere değinerek, Türkiye’nin orta gelir tuzağını aşması için teknoloji, inovasyon, hukuk ve eğitim alanlarında ilerlemeye ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Türkiye'nin hedeflediği büyüme seviyelerini yakalaması için dört önemli avantajının olduğunu belirten Adnan Bali, şöyle konuştu: "Ülke olarak başlıca dört avantajımız olduğunu düşünüyorum. Birincisi güçlü insan kaynağımız. İkincisi, finans sektörü başta olmak üzere teknolojide ulaştığımız mevcut seviye. Üçüncüsü, reel sektörümüzün esnek üretim yapısı. Ülkemizin bulunduğu konumda kısa terminlerle stok maliyetleri yaratmayacak teslim imkanlarına sahip, hızlı organize olup verilen siparişleri hemen teslim edebilme düzenliliğini sağlayabilen bir esnek üretim altyapısına sahip olması müthiş bir şey. Bunu jeopolitik konumumuzla birlikte düşünmemiz lazım. Türkiye'nin etrafında 3-4 saatlik uçuş mesafesindeki ülkeler grubuna baktığınızda 1,5 milyara yakın nüfus, 10 trilyon doların üzerinde ithalat hacmi ve 30 trilyon doların üzerinde GSYİH görüyorsunuz. Bu, pazarın en işlek yerinde dükkânınız olması anlamına geliyor. Doğal bir geçiş yeri olarak bilginin, enerjinin, üretimin, finansın merkezi olabilirsiniz. Dördüncü avantajımız ise yenilenmiş lojistik altyapımız. Yollarımızın hepsi yeni, limanlarımız var, demiryollarıyla organize sanayi bölgelerini entegre etme projelerimiz var. Bunlar Türkiye'nin çok önemli avantajları."
ÜRETİM VE İSTİHDAMLA KALKINMA HEDEFİ
ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu ise insanlığı tehdit eden iklim değişikliği etkileri, küresel liderlik savaşları, teknoloji yarışı ve bölgesel savaşların etkilerinin hissedildiği bu dönemde yeni bir dünya düzenine doğru gidildiğini söyledi.
Bu tablo içinde ekonomiler, toplumlar ve kurumların, pusulalarını yeniden ayarlamaya çalıştığını aktaran Zorlu, Türkiye'nin ise ekonomide temel ve yapısal sorunlarının bulunduğuna işaret etti.
Pek çok sektörde yaşanan finansmana erişim sorunu ve yüksek maliyetlerin sistemsel bir kırılganlık haline geldiğini belirten Zorlu, "Makroekonomik istikrarın tesisi, ekonomik tedbirlerin yanı sıra hukuk, öngörülebilirlik, şeffaflık ve güven gibi temel ilkelere dayanmak zorunda. Bu yüzden bugün sadece ekonomik göstergeleri değil yönümüzü belirleyecek değerleri de masaya koymalıyız. Küresel rekabet ortamında pozisyon almak ve yarışa dahil olabilmek için milli gelir içindeki sanayinin katkısını artırmamız, üretim ve istihdamla kalkınmamız gerekiyor. Tedarik zincirlerinde yerimizi sağlamlaştırmak, yabancı yatırımcı çekebilmek için teknolojiye dayalı yatırım yapmamız şart. Bunun da bir yolu finansmana erişimden geçiyor" diye konuştu.
"ENFLASYONLA MÜCADELE ORTAK SORUMLULUĞUMUZ"
ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Bülent Akgerman ise ekonominin sadece rakamlarla değil beklentilerle yönetildiğine işaret etti. Beklentilerin temelinde ise güven olgusunun bulunduğunu dile getiren Akgerman, şöyle konuştu: "Yatırımcının, sanayicinin, gencin, kadının, çiftçinin güvende hissettiği bir iklim inşa etmeliyiz. Enflasyonla mücadele sadece ekonomi yönetiminin değil toplumun tüm kesimlerinin, siyasetin ve reel sektörün ortak sorumluluğudur. Bugün küresel sistem büyük bir türbülanstan geçiyor. Korumacı politikalar, yeni gümrük duvarları, ticaret savaşları tüm hızıyla sahnede. Etrafımızda yaşanan trajediler, özellikle Gazze’deki insanlık dramı bize barışın, uzlaşmanın ve temel hakların ne kadar vazgeçilmez olduğunu her gün hatırlatıyor. Ülkemizde ise başlatılan yeni çözüm ve diyalog süreci, hepimiz tarafından dikkatle ve sorumlulukla izleniyor. Kalıcı barışın ve toplumsal huzurun tesisi, Türkiye’nin geleceği açısından hayati bir önem taşıyor."
Toplantıda teknolojik gelişmelerin tetiklediği küresel değişimlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası ise İzmir'in dünyanın geleceğini şekillendiren teknoloji ekosistemine bağlanması için ortak bir vizyon ortaya koyması gerektiğine dikkat çekti.