10596,07%-0,19
40,45% 0,10
47,46% -0,18
4455,28% -0,06
7122,00% 0,75
23 TEMMUZ TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
BÜYÜK ANA: Kitap arketipi zaman ve mekânda var olan somut bir imge değil insan ruhsallığında faaliyet gösteren içsel bir imgedir.
HAVADA BULUT: Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya...
ŞEHZADENİN YÜZYILI: “Hayatlarının büyük bir bölümünü Abdülhamid’in sarayında geçirmişlerdi; bize nasıl davranacağımızı, nerede oturacağımızı ne söyleyeceğimizi ne zaman söyleyeceğimizi öğretmeye çalışıyorlardı.”
YAVAŞÇA YERE BIRAKTIM: Kış Gelecekti. Baba Evi Diye Bir Yerin Kalmadığını Hissedecek. Ama Kimseye Söyleyemeyecektik….
AŞKLAR VE YALNIZLIKLAR: Yazar, romanında modern dünyanın kırılgan ruhunu mercek altına alırken, günümüz insanının aşk, aidiyet ve yalnızlıkla olan karmaşık ilişkisini sorguluyor.
AZİZ: Cennet, Cehennem ve Araf üçgeninde Aziz’in vermesi gereken üç karanlık karar vardır. Nihayetinde, yanıtı eylemle olacaktır.
İşte o kitaplar;
İnsan için de geçerli olan bilinçdışı sembolizminin tahlili
ERİCH Neumann’dan BÜYÜK ANA- Dişilin İmge ve Simgeleri. Jung psikolojisinin temel kavramlarından olan arketip her bireyin bilinçdışında var olan evrensel, kolektif imge ve örüntülerdir. Jung’un en ünlü öğrencilerinden yazar kitabında “Büyük Ana” arketipinin yapısını çok sayıda görsel temsilden yola çıkarak tarif etmeye çalışırken dinler tarihi, arkeoloji, etnoloji gibi alanlardan müthiş zengin bir malzemeyi yorumluyor. Kitap arketipi zaman ve mekânda var olan somut bir imge değil insan ruhsallığında faaliyet gösteren içsel bir imgedir. Hem bireyde ve grupta hem de kadında ve erkekte yaşar. Bu sebeple de yazarın bu eserini bir arkeoloji, sanat tarihi veya mitoloji kitabı olarak düşünmemek gerekir. Yazarın amacı ruhsallıkta temel bir yeri olan Dişil arketipinin insanlığın eserlerinde ve mitlerdeki simgesel dışavurumunu anlaşılır kılmak ve modern insan için de geçerli olan bilinçdışı sembolizminin bir tahlilini yapmaktır. 512 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya...
SAİT Faik Abasıyanık’tan HAVADA BULUT. Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı... Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya... (…) Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, olun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... 120 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
Ertuğrul Osman Efendi’nin Türkiye’ye dönüşü anlatılıyor
ERTUĞRUL Osman’dan ŞEHZADENİN YÜZYILI: SULTAN 2. ABDÜLHAMİD’İN TORUNU ERTUĞRUL OSMAN EFENDİ’NİN HATIRALARI. “Hafızamda yer eden bir başka hadise de o sıralar Beylerbeyi Sarayı’na kapatılmış olan büyükbabamı iki defa ziyaret edişimizdir. Yalıdan ayrılmadan önce evin kadınlarının çoğu ve evin erkeklerinden bazıları etrafımıza toplandılar; yanaklarından akan yaşlarla bizleri kucakladılar. Sanki öpücüklerini Boğaz’ın karşısına taşıyıp hizmetinde oldukları sevgili efendilerine teslim etmemizi diliyorlardı. Hayatlarının büyük bir bölümünü Abdülhamid’in sarayında geçirmişlerdi; bize nasıl davranacağımızı, nerede oturacağımızı ne söyleyeceğimizi ne zaman söyleyeceğimizi öğretmeye çalışıyorlardı. Bizimle birlikte gelebilmek için canlarını verirlerdi, Abdülhamid onlar için hem başlangıç hem de sondu.” Şehzadenin Yüzyılı Ertuğrul Osman Efendi’nin büyükbabası II. Abdülhamid’in son dönemi ve 1924’te hanedan mensuplarının Türkiye’den ayrılmalarıyla başlıyor. Ertuğrul Osman Efendi’nin Viyana, Paris ve New York’ta geçen yaşamı ve son yıllarında Türkiye’ye dönüşü anlatılıyor. Ertuğrul Osman Efendi, 20. yüzyılı kapsayan hatıralarında soylu sınıfın modern zamanlardaki hayat tarzını; dünyanın birbirinden şöhretli iş, sanat, spor, siyaset ve kültür simalarını esprili bir dille aktarıyor. Kitabın bazı bölümlerinde Cumhuriyet, devrimler ve özellikle Türkiye’nin temel meselelerini ele alıyor. Eşi Zeynep Tarzi Osman ise sonsöz sayfalarında hem mensubu olduğu Afganistan kraliyet ailesini hem Ertuğrul Osman ile ilişkilerini anlatıyor. Şehzadenin Yüzyılı, Cumhuriyet’in ilk yüzyılı geçerken Osmanlı hanedanının serencamını gözler önüne seren kıymetli bir hâtırat. 216 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
Her evin misafiri olmak ağırımıza gidecek ama
MELDA Köser’den YAVAŞÇA YERE BIRAKTIM. Kış Gelecekti. Baba Evi Diye Bir Yerin Kalmadığını Hissedecek. Ama Kimseye Söyleyemeyecektik, Her Evin Misafiri Olmak Ağırımıza Gidecek Ama. Onu Da Söyleyemeyecektik, Bizi Üzen Şeye Teşne Olduğumuzu Bir Sır Gibi Saklayacaktık, İçimizdeki Duvarların İçine, İçimizde Duvarlar Olduğunu Bilecek, Onlara Çarpacak. Ve Bahsedemeyecektik Duvarlaşmanın Ağırlığından hiç kimseye. 56 SAYFA.
(A7 KİTAP)
Köklerini arayan bir kalbin, aşk ve adaletle sınavı...
ARDA Erel’den AŞKLAR VE YALNIZLIKLAR. Londra’nın gri sokaklarında, sıradan ve sessiz bir hayat süren üniversite öğrencisi Selim, yaratıcı yazarlık dersinde verilen bir ödevle sarsılır. Bu ödev, onu Türkiye’de savcı olan dedesinin gizemli geçmişine, Pakistan kökenli İngiliz annesinin suskunluğuna ve ailesinin derin sırlarına doğru sürükler. Ancak asıl kırılma noktası, ağaçlar altındaki bir bankta Leila’yla yaptığı uzun, sarsıcı bir konuşmayla başlar. Arkadaşlıklar, aidiyetler, kuşaktan kuşağa aktarılan miraslar, kaybolan değerler, kopan ve kurulan bağlar, aşklar ve yalnızlıklar... Yazar, romanında modern dünyanın kırılgan ruhunu mercek altına alırken, günümüz insanının aşk, aidiyet ve yalnızlıkla olan karmaşık ilişkisini sorguluyor. Ve bizi şu kaçınılmaz soruyla baş başa bırakıyor Hayat, aşk ve bir ülke ne kadar adaletli olabilir? 328 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
Sınırların ne kadar zorlanabileceğinin hikâyesi…
YAVUZ Ekinci’den AZİZ. İnsanın bir konunun haklılığına gönülden inanmasından daha güçlü bir duygu yoktur. İnanıyorsanız sizi ne ahlak değerleri ne dinin yasakları ne de yasalar durdurabilir. İnanan birini ancak ölüm, yolundan alıkoyabilir. Önce yavaşça, sonra üstüne basa basa, “Timur’un İlahi Komedya eseri benim hakkım” dedim kendi kendime. Yetenek tutkunu, hırslı bir koleksiyoner olan Aziz Mirzade, en büyük keşfi olarak gördüğü ressam Timur’un intiharının onuncu yılında kendisini en az bu intihar kadar trajik bir arayışın içinde bulur. Timur’un, ölümünden iki sene önce Dante’nin İlahi Komedya eserini yeniden yorumlayıp meydana getirdiği üç eseri kayıptır; üstelik bu eserler tuvale resmedilmiş değil, üç ayrı insanın sırtına nakşedilmiştir. Cennet, Cehennem ve Araf üçgeninde Aziz’in vermesi gereken üç karanlık karar vardır. Nihayetinde, yanıtı eylemle olacaktır. Ne de olsa haklı bir isteğin karşılığı yalnızca söz olmamalı. Sınırların ne kadar zorlanabileceğinin hikâyesi Aziz, yazarın mahir kaleminden sıra dışı bir roman. “Yavuz Ekinci, çağdaş Türk edebiyatı evreninde müstesna bir yazar. Hikâyeleri derin, ama son derece yalın.” – Brigitte Neumann. 200 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)