10815,98%-0,31
40,68% 0,02
47,15% 0,12
4413,45% -0,16
7055,94% 0,00
6 AĞUSTOS TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
CUMHURİYET GİBİ BİR KADIN: NAHİT HANIM: Nahit Hanım’la birlikte Cumhuriyet’i keşfetmeye var mısınız? Hem de onun inanılması güç hayatına tanıklık ederek...
VANYA DAYI: “Günümüz dünyasının gerçeklerini hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan anlamanın, sevginin ve nefretin yarattığı çelişkilere karşın çalışmaya ve geleceğe güvenmenin bir belgesi olarak değerlendirilebilir.”
LORCA’NIN PEŞİNDE: Yazarın Lorca’ya bir selam duruşu değil, aynı zamanda okuru müellif kavramını sorgulamaya çağıran ve yaklaşımları sarsan, hâlâ soluk alan bir yapıt.
DİVAN: BEKTAŞİ EDEBİYATININ SON KLASİĞİ: Bu kitap, edebiyat ve tasavvuf meraklıları için vazgeçilmez bir kaynak...
ELEŞTİRİNİN YENİ YASALARI: Bazen sürükleyerek bazen içine alarak yok ediyor. Bazen de bize katılarak şiiri var edip şiir olup geçiyor
EFENDİBEY AYLA: Ayla Hatırlı bu yıllarda biriktirdiklerini, “yalın, eğmeden, bükmeden, büyük laflar etmeden, süsleyip püslemeden, samimiyetle” anlatıyor.
İşte o kitaplar;
Soluk kesen bir hayat, inanılması zor bir macera
OSMAN Balcıgil’den CUMHURİYET GİBİ BİR KADIN: NAHİT HANIM. Necip Fazıl da, Sabahattin Ali de ona deli gibi âşık oldu. O, Halil Vedat Fıratlı ve Arif Damar’la evlendi. Bu sırada, kendisinden epey genç olan Orhan Veli’ye sırılsıklam âşık oldu. Üstelik Halil Bey’le evliyken. 1928 yılında, Ankara’da öğretmene ihtiyaç olduğunu duyduğunda, gözünü bile kırpmadan İstanbul’u geride bırakıp soluğu başkentte aldı. Cumhuriyet’in ve Ankara’nın kuruluşuna birinci elden tanıklık etti, katkı sundu. Tam bir Cumhuriyet kadınıydı. Nahit Hanım, Gazi’nin sofrasına oturdu, onunla dans etti. Henüz 19 yaşında bir genç kızken, büyük önderin hayranlığını kazandı. Güzeller güzeli Nahit Gelenbevî, hayatının sonuna dek evinin kapılarını sanatçılara ve edebiyatçılara açık tuttu. Karşılığında “Rönesans gibi kadın!” ve “Koruyucu meleğimiz!” denilerek onurlandırıldı. Nahit Hanım’ı en iyi tanımlayan cümleyi ise Cemal Süreya kurdu: “Cumhuriyet gibi kadın!” 1930’lu ve 1940’lı yılların Ankara’sını anlamadan, genç Cumhuriyet’in ideolojisini, felsefesini, itici gücünü, iradesini, tutkusunu kavramak mümkün değil. Nahit Hanım’la birlikte Cumhuriyet’i keşfetmeye var mısınız? Hem de onun inanılması güç hayatına tanıklık ederek... 520 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
Geleceğe güvenmenin bir belgesi
ANTON Çehov’dan VANYA DAYI. Behçet Necatigil’in Anton Çehov’dan çevirdiği Vanya Dayı adlı oyun, 60 yıl sonra gün ışığına çıkıyor. Necatigil arşivindeki kayıtlarda, Almancadan çevirdiği oyunlar listesinde adı geçmesine rağmen kopyası bulunamayan oyun, yıllar sonra, Başar Başarır’ın Kâmuran Yüce arşivinde yaptığı çalışmayla ortaya çıkarıldı. Yıldız Kenter, bu çeviriyi Kent Oyuncuları tarafından sahnelenmek üzere Necatigil’den istemiş, 1964 yılında çevrilen oyun ancak 1978 yılında sahneye konmuştu. Necatigil çevirisiyle ilk kez yayınlanan Vanya Dayı’nın önsözünü Cevat Çapan yazdı. “Vanya Dayı, Çehov’un olgunluk döneminin öbür oyunları Martı, Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesi gibi insan olmanın, günümüz dünyasının gerçeklerini hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan anlamanın, sevginin ve nefretin yarattığı çelişkilere karşın çalışmaya ve geleceğe güvenmenin bir belgesi olarak değerlendirilebilir.” Cevat Çapan. 80 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
Okuru müellif kavramını sorgulamaya çağıran bir yapıt
JACK Spicer’den LORCA’NIN PEŞİNDE. “Açıkçası Mr. Spicer bu kitaba bir giriş yazmamı istediğinde epey şaşırdım,” diye yazıyor mezarından şair Federico García Lorca: “Genç kuşak şairler Mr. Spicer’ın zor ve pek de mükâfatı olmayan bir görevi yerine getirmesini şevkle karşılayabilirler, amenna.” Şair Jack Spicer, 1936’da Franco’nun askerlerince katledilen Lorca’nın şiirlerini (kendi kaleme aldığı şiirlerle birlikte) İngilizceye çevirdi ve İspanyol şaire hayali bir dizi mektup yazdı. Bu yolla belki de kendisi, Lorca ve de Walt Whitman gibi queer şairler arasında görünmeyen, fizikötesi bir ağ, poetik bir telsiz bağlantısı kurmayı tasarlıyordu. Yazıldığı 1957 yılından epey sonra yeniden gündeme gelen Lorca’nın Peşinde, yalnızca yazarın Lorca’ya bir selam duruşu değil, aynı zamanda okuru müellif kavramını sorgulamaya çağıran, şiir ve çeviri kuramları hakkında genel geçer kavram ve yaklaşımları sarsan, hâlâ soluk alan başat bir yapıt. 168 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
Bu kitap, edebiyat ve tasavvuf meraklıları için vazgeçilmez bir kaynak
GURBİ’den DİVAN: BEKTAŞİ EDEBİYATININ SON KLASİĞİ. Diler isen ki hidâyet bulasın, Hakk Te‘alâ’dan ‘inâyet bulasın, Terk it a‘dâyı bidâyet bulasın, Rabbün özinde nihâyet bulasın, Gam degüldür gide dünyâ kala dîn, Gam oldur kim kala dünyâ gide dîn. Gurbî, 18. yüzyıl Osmanlı edebiyatı ve tasavvuf düşüncesinin önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen, hem şiirleri hem de tasavvufi görüşleriyle döneminin entelektüel ve manevi atmosferine derinlemesine nüfuz eden bir şair ve mutasavvıftır. Sırbistan’ın kadim şehri Yenipazar’da (Novi Pazar) doğan bu gönül eri, ömrünün yetmiş beş yılını Anadolu, Rumeli, Edirne ve Bosna’nın manevi ikliminde geçirdi. Kendini daima gurbette hisseden şair, bu hüznü “Gurbî” mahlasıyla ölümsüzleştirdi. Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nda Muhammed Musli Baba’dan nasip alarak Bektaşîliğe intisap etti ve bu yolun önemli bir temsilcisi oldu. 1722’de Bosna’da kaleme aldığı Dîvân’ı; Hz. Muhammed’e, Ehl-i Beyt’e, dört halifeye, Hacı Bektaş-ı Veli’ye ve özellikle Hz. Ali’ye duyduğu derin muhabbeti etkileyici bir üslupla yansıtır. Onun şiirleri, tasavvufun incelikleriyle örülü, felsefi bir derinlik taşır. Bu kitap, edebiyat ve tasavvuf meraklıları için vazgeçilmez bir kaynak... 488 SAYFA.
(VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI)
Seyirde hayatın hattı içimizden, yanımızdan geçip gidiyor
HAYRİYE Ünal’dan ELEŞTİRİNİN YENİ YASALARI- Eleştiri Teorisi. Sözlü kültürden (folklor) lnternet slang'e, modernden postmoderne, tekseslilikten çoksesliliğe, yazıdan yazılıma, analogdan dijitale, prodüksiyondan postprodüksiyona, manifestolardan manifestinglere, protagonistlerden antagonistlere, epik modellerden "herhangi biri"ne, büyük şair mitinden homunculus'a giden seyirde hayatın hattı içimizden, yanımızdan geçip gidiyor. Bazen sürükleyerek bazen içine alarak yok ediyor. Bazen de bize katılarak şiiri var edip şiir olup geçiyor. 288 SAYFA.
(A7 KİTAP)
Yazarın yaşamının upuzun ve kısacık bir hikâyesi
AYLA Hatırlı’dan EFENDİBEY AYLA- Devlet Hizmetine Adanmış Bir Ömür. Efendibey Ayla, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık’taki ilk kadın özel kalem müdürü ve eğitimci Ayla Hatırlı’nın yaşamının “upuzun ve kısacık bir hikâyesi”. On yedi yaşındayken, doğup büyüdüğü Kayseri’de öğretmenlik yapmaya başlayan Ayla Hatırlı’nın yaşamı, yıllar sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya taşınmasıyla yön değiştirir. Başkente yerleşmelerinden kısa bir süre sonra Devlet Bakanı İsmail Arar’ın özel kalem müdür yardımcısı olarak çalışmaya başlar ve 1972’de özel kalem müdürü olarak atanır. Aralarında Turhan Feyzioğlu, Turan Güneş, Süleyman Arif Emre, Erdal İnönü gibi farklı siyasi görüşten politikacıların bulunduğu on dört ayrı hükümette sekizi başbakan yardımcısı olmak üzere yirmi iki devlet bakanıyla çalışır. Devlet hizmetinin yanı sıra Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı’nın kuruluşunda yer alır, Türkan Saylan ve Nezihe Araz’la birlikte Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı’nı kurar. Vakıf aracılığıyla hem Ankara’nın kültür hayatına hem de gençlerin çağdaş bir eğitimle yetişmelerine katkı sağlar. 240 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)