9311,88%-2,19
38,85% -0,32
44,87% -0,99
4344,50% 1,44
6989,75% 1,74
Ortadoğu’da hiçbir şey göründüğü gibi değildir. İsrail ile İran arasında yaşananlar da öyle. Bu iki ülke yıllardır birbirine posta koyuyor ama doğrudan topyekûn bir savaş bugüne kadar çıkmamıştı. Şimdi işler değişiyor. Ama neden şimdi?
Geçmişten Bugüne: İran-İsrail Arasında Ne Var?
Bir zamanlar İran ile İsrail dosttu. Evet, 1979’daki İran Devrimi’nden önce İsrail İran’a petrol satardı, İran da İsrail’e gizli askeri destek verirdi. Şah döneminde bu iki ülke, Arap dünyasına karşı işbirliği içindeydi. Ama mollalar yönetime geldiğinde ipler koptu. İran'ın devrimci ideolojisi İsrail’i “şeytanın vekili” ilan etti. O günden beri İran, "Filistin davası"nın hamisi gibi davranıyor. Hizbullah, Hamas, Suriye'deki milis gruplar hep bu çerçevenin parçaları.
Savaşın Görünmeyen Gerekçeleri
İran “benim topraklarımı işgal etti” ya da “Filistin’i kurtaracağım” derken aslında bölgedeki nüfuzunu artırmak istiyor. İsrail ise “İran bana füze yolluyor, nükleer silah yapacak” diyerek kendine tehdit yaratıyor ama asıl mesele o değil.
Gerçek nedir?
İsrail için mesele, İran’ın bölgesel güç haline gelmesini engellemek.
İran için mesele, içerideki rejim krizini dış düşman yaratarak örtmek.
ABD için mesele, Çin-Rusya-İran bloğuna ayar vermek.
Ve Türkiye? Sessiz görünen ama pazarlık masasında yeri olan ülke…
İran’ın Derin Devletini Kim Yıpratıyor?
İran istihbaratının zayıfladığı söyleniyor. Doğru. Son birkaç yılda çok sayıda suikast, nükleer tesise sabotaj, iç sızmalar yaşandı. Bunların büyük bölümü İsrail’in istihbarat teşkilatı Mossad’ın işi. Mossad, İran’ı içeriden çökertmekle meşgul. Bunun iki amacı var: Rejimi istikrarsızlaştırmak ve savaş çıkarsa “hazırlıksız” yakalamak.
Ama burada bir ironi var: İran savaşı göze almazsa içeride halk patlayacak. Alırsa rejim risk altında. Ne yapsa kaybeden gibi.
İsrail Ne Peşinde?
İsrail’in hedefi çok net: İran’ı devre dışı bırakmak, Arap dünyasında meşruiyet kazanmak ve ABD ile ilişkilerini güçlendirmek. Aynı zamanda iç politikada Netanyahu hükümeti üzerindeki yolsuzluk, protesto, yargı krizi baskısını da “savaş hali” ile bastırmak.
Üstelik bu savaş sayesinde Suudi Arabistan dahil birçok Arap ülkesini kendi safına çekti bile. ABD’nin desteğini cepte sayıyor, AB’yi ise İran korkusuyla hizaya getiriyor.
Bu Gerilim Nereye Gider? 3. Dünya Savaşı mı?
Bu soruyu herkes soruyor. Cevap: Şimdilik “yumuşak savaş” formatı. Yani doğrudan değil, taşeronlar üzerinden çatışma.
Lübnan’da Hizbullah devrede,
Suriye’de İran milisleri sahada,
Gazze’de Hamas zaten tetikçi gibi,
Irak, Yemen, hatta Afganistan üzerinden bile İran’a cephe açılıyor.
Ama topyekûn bir dünya savaşı? Şimdilik erken. Çünkü büyük devletler henüz “açık çatışmaya” girecek kadar cesur değil. Ancak bir şey açık: Bu çatışmaların ucu Avrupa’ya ve Türkiye’ye kadar uzanabilir.
Türkiye Bu İşin Neresinde?
En tehlikeli pozisyon: Arada kalmak. İsrail’le diplomasi kuruldu, İran’la hala gizli temaslar var. Ama ABD'nin baskısı artarsa, Türkiye hava sahasını ya da üslerini İsrail lehine açarsa, resmen savaşa dahil olur. Bu, iç siyasette büyük bir kırılma yaratır.
Ayrıca Türkiye'nin İran’daki rejim değişikliği planında bir rolü olup olmadığı da tartışma konusu. Kimi iddialara göre Türkiye, Batı için bir “ara kanal” görevi görebilir. Ama bu çok riskli bir oyun.
Yani bu, klasik bir savaş değil. Bu bir “rejim savaşı”, bir “nüfuz savaşı”, bir “algı savaşı”. Askeri çatışmadan çok stratejik pozisyon savaşı.