Tarih: 27.12.2023 11:34

Muğlalı çevreciler: Türkiye ağlıyor, Muğla ise yanıyor

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Mustafa SARIİPEK/MUĞLA

Muğlalı çevreciler yayınladıkları bir bildiri ile seçime katılacak partilere, “Ceketinizi assanız artık kazanamazsınız” uyarısında bulunarak, “Türkiye’nin her yanından doğa, geçim, ekonomi feryatları yükselirken, Muğla ise yanıyor” ifadeleriyle “oy gözdağı” verdi. 

 

Muğla Çevre Koruma Platformu(MUÇEP) üyeleri ile çevreciler seçim öncesinde “Bu seçim, o seçim değil” diyerek, “Ceketinizi assanız kazanamazsınız” sloganıyla seçime katılacak parti adaylarına adeta gözdağı verdi. Yayınlanan bildiride Türkiye’nin her yanından doğa, geçim, ekonomi feryatlarının yükseldiği, Muğla’nın ise yandığını belirterek, “Muğlalılar olarak öyle bir alana sıkıştırıldık ki bir yanda ormanlarımız yok edilmek isteniyor bir yandan köylerimiz, zeytinliklerimiz. Siyaset, halktan uzak, ama halkın üzerinden güç devşiren, bireysel menfaat peşinde koşan riyakar bir yapıya dönüştü. Bütün bunları reddediyor buradan kararlılığımızı açıklıyoruz” ifadelerine yer verildi.

 

 

HALKTAN UZAK SİYASET YAPILIYOR

Bir yandan kıyı talanına dur demek için uğraştıklarını, diğer taraftan yaşamın temel kaynağı olan hava, su ve toprakları savunmak zorunda bırakıldıklarının yer aldığı açıklama şöyle: “Siyaset, halktan uzak, ama halkın üzerinden güç devşiren, bireysel menfaat peşinde koşan riyakar bir yapıya dönüştü. Biz halk olarak bu riyakarlığı, güç zehirlenmesini reddediyor ve bununla mücadeleye devam edeceğimizi kararlılıkla bir kez daha buradan dile getiriyoruz. Yerel seçimlere katılacak tüm partilerin dikkatine! Türkiye’nin her yanından doğanın katli sebebiyle feryatlar yükseliyor. Yaşam alanlarımız madenlerin geride bıraktığı ölüm çukurlarına, kıyılarımız sermayenin betonlarına, ormanlarımız kereste deposuna dönüşürken tarım arazilerimiz inşaat ve enerji sektörüne hibe ediliyor. İnsan ve diğer canlı türleri mülteci hayatlara mahkum ediliyor.”

MUĞLA İSE YANIYOR!

“Çünkü ülkede tek tek yaşanılan meseleler toplamı ne yazık ki Muğla’nın başına sağanak olarak yağmakta” denilerek, “Biz; yaşam hakkını en temel hak sayan ve bunlar için mücadele veren gönüllü yurttaşlar, Muğlalılar olarak öyle bir alana sıkıştırıldık ki bir yanda ormanlarımız yok edilmek isteniyor bir yandan köylerimiz, zeytinliklerimiz.  Bir yandan kıyı talanına dur demek için uğraşıyoruz diğer taraftan yaşamın temel kaynağı olan havamızı, suyumuzu ve toprağımızı savunmak zorunda bırakılıyoruz. Siyaset, halktan uzak ama halkın üzerinden güç devşiren, bireysel menfaat peşinde koşan riyakar bir yapıya dönüştü. Biz halk olarak bu riyakarlığı, güç zehirlenmesini reddediyor ve bununla mücadeleye devam edeceğimizi kararlılıkla bir kez daha buradan dile getiriyoruz” düşünceleri savunuldu.

“CEKETİMİZİ ASSAK KAZANIRIZ!”

Açıklamaya şöyle devam edildi: “Ne siz, ne de ceketiniz bizim için bir anlam taşımıyorsunuz. Açıkça ifade edelim. Biz sizin için çantada keklik değiliz. Bu yanılgıya düşmeyin. Artık bu kadar kolay değil, çünkü yıllardır Muğla yanıyor, biz yanıyoruz. Siz de dahil tüm saldırı ve çıkar mekanizmalarına karşı hayatta kalmaya çalışıyoruz. Haklarımızı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı yok etmek isteyenlere, bizi görmezden gelenlere iki çift sözümüz var: “Bizlere dayatılan adaylara tamah etmeyeceğiz. Bu düzene ve siyasete mecbur değiliz. Çaresiz, çözümsüz hiç değiliz.”

 “BU SEÇİM O SEÇİM DEĞİL”

İçlerine sinmeyen adaylara emanet oy vermeyeceklerinin sebepleri ise şöyle sıralandı: 
* Bir emlakçı tavrıyla kentin varlıklarını pazarlayan, halkı küçük gören, ‘köylü milletin efendisidir’ mottosunu lafta eden, ‘mış gibi’ yapan, samimiyetsiz yerel yöneticileri, 
* Akbelen’de bizler biber gazı, cop yerken konteynırımıza Vali emri ile ceza yazanları; 
* On binlerce ağacı kesen, içme suyumuzu zehirleyip, tüketen, onlarca köyü yok eden santrallerin sponsorluğu ile ‘Zeytin Hasadı Festivali’ düzenleyenleri;
* Çevreciliği vitrin olarak kullananları; 
* Sulak alanların önemini bilemeyecek kadar cahil, bu kıymetli arazileri ülkenin varlıklarını yağmalayanlara pazarlayacak kadar açgözlü olanları; 
* ÇED sürecinin bitmesine iki gün kala verdiği ruhsatla çimentoculara ‘durmak yok, talana-yıkıma devam’ diyenleri, 
* Milli parkın göbeğine, soğuk savaş döneminden kalma beton yığınının kondurulması için yasa, mevzuat tanımadan ruhsat vermek için kendini şirketlere siper edenleri, 
* Halkın, haklı taleplerine sırt çevirip, belediye meclisinde utanmadan kamu yararının aksine el kaldıranları;
* Yaşam alanlarımızı korumak için açtığımız her davada, karşımıza oy verdiğimiz belediyelerce düzenlenmiş ruhsatların çıkmasını, üstüne verdiği ruhsata dava açma rezilliğini sergileyenleri;
* Sözde katılımcı belediyecilik adına Kent Konseyini halka açıp, itiraz eden Kent Konseyine darbe düzenleyenleri unutmuyoruz, affetmiyoruz! tercih etmiyoruz!

SIRADAN OYLAMA DEĞİL HAYATTA KALMA SAVAŞI

Tüm bu nedenlerle; önümüzdeki yerel seçimin kendileri için sıradan bir oylamadan çıktığı da hatırlatılarak, “Bu, bir hayatta kalma iradesine dönmüştür. Öncelikle yaşam hakkına değer veren, her canlının bu dünya üzerinde var olma hakkını savunan, demokratik-katılımcı belediyeciliği amaç edinmiş iradedir tercihimiz. Muğla oy tercihini şu nitelikleri taşıyan adaylardan yana kullanacaktır” sözleriyle istek ve düşüncelere yer verildi: 
* Katılımcı ve Şeffaf: Belediyenin karar alma, politika oluşturma ve uygulama süreçlerine toplumun geniş kesimlerinin katılımını teşvik eden, halkçı belediyecilik anlayışıyla meclisler kurarak her kesimin karar mekanizmasına aktif katılımını sağlayan, tüm işleyişte şeffaflık ve hesap verebilirliği gerçekleştirebilenleri tercih edeceğiz.”

TOPLUMUN ÇEŞİTLİLİĞİNİ YANSITMA

Belediyecilik hizmetlerini, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarını göz önünde tutarak, özellikle dezavantajlıları kapsayacak şekilde planlayan ve onların ihtiyaçlarını önceleyenler gerekli. 
* Eşitlik ve Adalet: Belediye hizmetlerini adaletli bir şekilde dağıtan, sosyal adalet, gelir eşitsizliğinin azaltılması için akılcı programlar hazırlayıp uygulayan, toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetsizlik ve iklim adaleti konularında tavizsiz duruş ve tutumlarıyla, eylem söylem birliği içinde olanları tercih edeceğiz.
* Kamucu ve Sosyal: Kamu yararını gözeten politikalar oluşturan, kaynakları bu doğrultuda kullanan, hizmetlerde kar amacı gütmeyen, toplumsal refahı hedefleyenleri istiyoruz.

EKOLOJİK BİLİNÇ

Belediye hizmetlerinin planlanmasında çevreye duyarlı, biyoçeşitliliğin devamlılığını esas alan, işleyişinde doğanın hakları olduğu bilinciyle, doğal kaynakları koruyan, iklim değişikliğiyle mücadele edecek belediye politikaları oluşturan, planlı ekolojik kentler oluşturulmasını ilke edinenler tercihimiz. 
* Yerel Ekonomiyi Destekleme: Yerel işletmelerin ve toplulukların ekonomik kalkınmasını destekleyen, yerel üretimi teşvik eden, ‘Kömür karasını değil, zeytin yeşilini’ önceleyen, adil ticaret ve paylaşımcı ekonomi modellerini geliştiren aday oylarımızı ve takdirimizi hak edecektir. Bizler sizleri bizi yönetmeniz için değil; bize nitelikli hizmet verecek kurumları yönetmeniz için geçici olarak seçiyoruz. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Bizler yaşamak için mücadele verirken bir yandan da geleceğin sorumluluğunu omuzlarında hisseden gönüllü yurttaşlarız. Bu yüzdendir ki çabamız aynı zamanda yarınlar içindir. Tercihlerimiz halkın söz sahibi olduğu, ayağını ahlakla yere basan bir siyasetten yana olacaktır.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —