Gün geçmiyor ki bir akarsuyumuza, bir deremize, bir göl veya göletimize “kimyasal” zehir boşaltılmasın.
On, onbeş saniye içinde hem bu haberleri dinliyoruz.
Hem de zehirlenmiş suyun yüzeyine, kenarına vuran binlerce su canlısının cesetlerini seyrediyoruz.
Bu kadar.
Haber değeri bu.
Bizim de lütfedip ayırdığımız zaman bu. En fazla bir dakika.
Kıyıya veya suyun yüzeyine vurmuş ölü balıklar, siyahlaşmış, sararmış, kimyasal maddeye göre kırmızı, mavi, bordo renk almış suların videoları eşliğinde.
Son bir yıl içerisinde 128 benzeri haberden haberdar olduk.
Haber içeriği “standart”
Bu görüntüler eşliğinde spiker diyor ki!
“Yetkililer zehirlenmiş sulardan, ölmüş balık ve kurbağalardan örnekler aldı.”
Nadiren bir yetkili çıkıyor “Suçlular bulunup cezalandırılacaklar!”
Bir iki de zehirlenen sularından mustarip vatandaşın serzenişi.
Çok kötü kokuyor vs.
Al sana haber.
Ya sonra?
Esasa girersek yapılan iş basit bir çevre kirliliği değil. “kitlesel katliama teşebbüs suçu.”
Asıl haber bu!..
Asıl dehşet verici haber bu!..
Masum bir insanı alnından vurup öldürme eylemi.
Bu suçun cezası ne?
Yüzlerce, binlerce, yüz binlerce insanı öldürecek bir eylemi yaparsanız bu suçun cezası ne?
Üstelik öldürme eylemi bir iki günlük değil. Belki birkaç nesli öldürme eylemi.
Cezası ne?
Cezası,
Para cezası!.
Bir sapık gelip yaşadığınız şehrin kullanma suyuna hepinizi öldürecek “siyanür” döksün cezası ne olur?
Ve başka bir sapık insanların tarım, hayvancılık için kullandığı su kaynağına, o bölgede yetişen bitkisel ürünlerin, o bitkileri yiyen hayvanların vücudunda birikerek son kullanıcının sağlığını bozan, ölümüne neden olan bir kimyasal döksün.
Onun cezası ne olur?
İlk sapık en fazla on yıl sonra salıverilir.
İkinci sapık öder para cezasını elini kolunu sallayarak aramızda dolaşır. Ki ikinci sapıklar zengin fabrika, işletme sahipleridir. Elini kolunu sallayarak aramızda gezmezler. Çakarlı lüks arabalar ile dolaşırlar.
Türk insanı canına kasteden sapıkları nasıl cezalandırması gerektiği konusunda bilinç sahibi değil.
Türk insanı adil düzen kuracak yönetici atama konusunda cahil, beceriksiz.
Türk insanı siyasi ve ekonomik. Teferruatta boğulduğu için 80 yıldır acı çekiyor.
Ve giderek hem kendisi, hem çocukları hem de torunları konusunda “duyarsızlaştırılıyor”
Abi dereni zehirlediler diyorsun.
Zaten bütün tohumlar, yediğimiz, içtiğimiz her şey zehir diyor.
Teyze gölüne kimyasal boca ettiler diyorsun.
Boş ver kardeşim bana beş doz aşı yaptılar diyor.
Amcam su, toprak, toksisite, zehir vatanın zehirlenmesine göz yumuyorlar diyorsun.
Ama yol yaptılar diyor.
Kardeşim, genç arkadaşım kurtar memleketi, farkında ol diyorsun. Haklı olarak “eğitim masraflarım, işsizliğim, ekonomik geleceğim.” Diyor.
Esnafım sen bari? Diyorsun. Abi senin malın geliş fiyatından, maliyetlerdeki artıştan haberin var mı? Diyor.
Sayın büyüğüm, sayın milletvekilim, sayın başkanım diyorsun. Hele bir şu seçimler.. Diyor.
E o zaman da bize zehir, zıkkım yemek düşüyor.
Bence suyu, dereyi,gölü,göleti, toprağı zehirleyenlerin sol göğsüne madalya takalım.
Milletin ihtiyacı olan toksisiteye katkıları için.
