Özellikle pandemi sonrası Batı dünyasında hız kazanan toplumsal devinim gözden kaçmamalı. Pandemi, globalistlerin toplumu "korkutma, sindirme, yüksek kontrol" amacı ile kurguladığı bir senaryo idi. Laboratuvar menşeeli bir virüs. Nerede ise tamamı küreselcilerin elinde olan bir medya aracılığı ile kitlelerin nerede ise tavuk sürüsü gibi güdülebildiğini ispatladılar. Ancak planlarında beklenmedik bir komplikasyon ortaya çıktı. Aklı başında insanlar tüm baskılara, tüm sansürleme çabalarına rağmen oyunu bozdu. Önce yüz binler kendine geldi, sonra milyonlar. İnsan tabiatı gereği baskı altına girdiğinde önce ailesini güven altına almaya çalışır ki bunun sosyal tam karşılığı "milliyetçiliktir" Sonra yuvasına sahip çıkar. Bunun karşılığı da "vatanseverliktir." Dünyada bu iki değer yani milliyetçilik ve vatanseverlik hızla yükseldi. Ve yükselmeye devam edecek. Bunun sonuçlarını Batı'da yapılan seçim sonuçlarında da görüyoruz. Ya bizde? Daha önce de söylediğim gibi "bizde bu ideolojide lider ve yönetim kadrosu zaafı var." Toplumun en az %75'i kendisini milliyetçi ve vatansever olarak tanımlarken. Aynı tanımı temsil eden siyasi partilerin toplam oylarının %25'i aşamamasının sebebi bu! Demiştim. Şimdi bu derin boşluk Recep Tayyip Erdoğan tarafından hızla dolduruluyor. Zamanın kudretli valisi Nevzat Tandoğan ne demişti? "Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz." İşte aynı şekilde Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi dünyada hızla büyüyen milliyetçilik ve vatanseverlik rüzgarını arkasına alıyor. "Bu memlekete milliyetçilik ve vatanseverlik gerekiyorsa onu da biz getiririz" Diyor. Ve haklılar. Dedim ya diğer kanatta lider problemi var. Dünyayı okumaktan aciz kadrolardan oluşan derin bir boşluk var. Not: Bu aralar İttihak ve Terakki, Gazi Mustafa Kemal ve ülkenin kurucularına küfretme niyetinde olanlar iki kere düşünsün. Çünkü artık rüzgar onların yelkenlerini doldurmuyor. Yön değişti.